20 Mayıs 2007 Pazar

Til Death


fox'un yeni sitcomu 'til death 7 eylül'de yayına başladı. dizinin ana konusu evlilikler. dizi saat 8'de perşembeleri yayınlanıyor. brad garrett (eddie stamm) ve joely fisher ( joy stamm) başrollerde, çok uzun zamandır (8743 gün) evli olan çifti canlandıyorlar. Eddie Kaye Thomas (jeff woodcock) ve kat foster (steph woodcock) ise mahalleye yeni taşınan ve yeni (12 gün) evli olan çifti canlandırıyorlar. brad garrett'ı everybody loves raymond'da ray'in kardeşi robert, joely fisher'ı da desperate housewives'da lynette'in eski patronu nina olarak biliyoruz.


Kaynak:22dakika

Men In Trees


abc'nin yeni sezon drama/hafif-komedi dizilerinden biri men in trees. açıkçası hiç bir fikrim olmadan izledim pilot bölümünü bu dizinin ve bir beklentim yoktu. ama keyifli bir 40 dakika geçirtmeyi başardı bana. pilot bölüm, bir konferans ile açılıyor. ana karakterimizi izliyoruz arkadan, bir çok bayana erkekler hakkında bir şeyler anlatıyor. kendisinin nasıl başardığını, herkesin biriyle birlikte olabileceğini, herkes için birinin var olduğunu anlatıyor. daha sonra ise, kendisinin bir yazar olduğunu öğreniyoruz.


kaynak:22dakika

The Class


cbs'in bu sezon yayına aldığı yeni dizilerden biri the class. bir çok kişi; ki reklamını da öyle yapıyorlar; diziyi "friends'in yapımcısından" diye duymuş olabilir. ki gerçekten de, dizinin yapımcılarından biri, david crane.öncelikle sözlerime, cbs'in how i met your mother'dan sonra yaptığı en akıllıca davranışın bu olduğunu söylemekle başlamak istiyorum. her ne kadar "çerez" mayetinde de olsa, the class, yeni sezon'un en eğlenceli dizilerinden biri. hele hele 'til death filan gibi dizilere kıyasla. tabi bu yorum, şimdilik 2 bölüm izlenerek yapılmış. pazartesi geceleri, how i met your mother'dan hemen önce yayınlanan the class'in konusu genel olarak, yaklaşık 20 yıldır görüşmemiş sınıf arkadaşlarının bir araya gelmesi üzerine kurulu.


kaynak : 22dakika

Shark


cbs kanalının yeni dizisi shark 21 eylül perşembe akşamı yayınlanmaya başladı. pilot bölümün yönetmenliğini ise ünlü yönetmen spike lee yaptı. aslında dizi en baştan yayın listesine bile alınmayacak diziler arasındaydı. sırasıyla ünlü aktör james woods (videodrome, nixon, the virgin suicides) ve spike lee'nin projeye katılmaları ile kaçınılmaz sondan bir anda dönüverdi. en baştan yok sayılmasının nedeni belki de bildiğimiz ve çok alıştığımız avukatlık, suç, adalet konularını işlemesidir. ama shark spike lee katılımı ile diğer hukuk dizilerine göre bir adım önde başlıyor. ünlü yönetmen ikinci bölümde de var ancak üçüncü bölüm ile koltuğu devredecek. shark (köpekbalığı) aslında başrolde gördüğümüz sebastian stark'ın (james woods) takma ismi. stark çok azılı bir savunma avukatı. davalı suçlu olsun ya da olmasın bakmaksızın davayı kazanmanın peşinde. ancak son davasında (ki dizi bu dava ile açılıyor) yine şeytanın avukatlığına soyunuyor ve karısını döven bir adamın serbest kalmasını sağlıyor. aradan geçen bir kaç gün sonunda kadın kocası tarafından öldürülüyor. böylece stark kendini, yaptığını sorgularken evinde, işleri ile ilgilenmez, hayatı boşlamış, depresyona girmiş halde buluyor. elbette tam bu anda hayatını değiştirecek teklif geliyor, belediye başkanı son davasından ağzı yanan stark'ı artık iyilerin tarafına, bölge savcısı olmaya çağırıyor. böylece stark kendini aslında alışık olmadığı tarafta, her şeyi mübah sayan kendi gibi avukatlara karşın davalıları içeri atmaya çalışırken buluyor. pilot bölüm stark'ın yeni kariyerindeki ilk dava olan tecavüz davası ile devam ediyor.


kaynak :22dakika

Six Degrees


ABC'nin yeni sezon dizilerinden bir tanesi de, 6 degrees. ABC, lost'un başarısından sonra, J.J. Abrams'ın adının taşıdığı önemin farkında olacak ki, diziye dair yaptıkları en büyük açıklama, "from the producers of Lost, J.J. Abrams". Tanıtım için bunu kullanıyorlar şimdiye kadar. Dizinin temeli "Everyone is Connected" teorisine dayanıyor. Bu teoriye göre; dünyadaki herkes bir başkasına altı kişi yoluyla bağlı. Dizi, New York'ta geçiyor, ve New York'luların farketmeden nasıl birbirlerini etkilediklerini konu alıyor.


kaynak : 22dakika

Friday Night Lights


3 ekim salı günü ilk defa yayınlanan friday night lights nbc'nin yeni dramalarından. konusu, çok gelişememiş, tek gururu futbol olan bir kasabadaki insanlar. hikaye aslında 1990'da çok satanlar listesine girmiş bir kitaptan. h.g. bissinger'ın bu romanı 2004'te peter berg tarafından önce sinemaya uyarlanıyor, sonrasında yine peter berg ve nbc hikayeyi dizi olarak yeni sezonda karşımıza getiriyorlar. pilot bölüm bir explosions in the sky şarkısı eşliğinde, radyoda spor yorumcularının konuşmaları ile başlıyor. bu arada yükseklerden küçük kasabaya ve futbol oyuncularının antremanına bakıyoruz. dizinin pilot bölümü çekimlerinin farklılığı (mesela sallanan el kameraları ile gerçekçi bir atmosfer yakalanmış) ve müziğin kullanımı ile bir bağımsız film ve ya belgesel havasına bürünüyor. ayrıca peter berg'in açıklamalarına göre her bölümde maç olmayacakmış. sonrasında takıma dahil oyuncuları tanımaya başlıyoruz. alkol problemleri olandan, kişilik sorunları olandan, en başarılısından, takımda bir türlü yer edinemeyenine kadar herkesin hayatlarına konuk oluyoruz, önemli bir maç öncesindeki durumlarını görüyoruz.


kaynak: 22dakika

Traveler


ABC'nin yeni sezon dizilerinden TRAVELER sürükleyici ve macera dolu senaryosu ile izleyici ile buluşmayı bekliyor. Dizi şu şekilde ilerliyor; 2 yıldır yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen 3 arkadaş Jay, Taylor ve Will yaz tatili için gittikleri NY'da dolanırken bir müzeye girerler ve çılgınlık olsun diye Jay ve Taylor patenleri ile müzenin içinde dolanıp dışarı çıkar Will ise onları kameraya alır. 2 arkadaş dışarı çıkınca Will bunları arar ve dışarı çıkıp çıkmadıklarını sorar ve ardında da binayı havaya uçurur! Jay ve Taylor bir anda bu terörist saldırının 1 numaralı şüphelileri haline gelirler. Jay polise gidip Will ile ilgili bilgi vermeyi düşünür ancak ilginç bir şekilde son 2 yıllarını beraber geçirdikleri arkdaşları Will'in gerçekten var olduğuna dair ellerinde hiç bir kanıt yoktur. Hatta onunla çekildikleri her fotoğrafta Will'in bir şekilde yüzünü gizlediğini fark ederler. Dizimizde bundan sonra kurgulanıyor zaten. Bu 2 arkadaşın kendilerini aklamak için verdikleri mücadeleyi konu alan TRAVELER'da 80'lerin en beğenilen dizilerinden olan The Fugitive'in tadında bir dizi olacağını tahmin ediyorum. Merak edenler için Traveler'ın tanıtım videosu. Henüz dizinin başlangıç tarihi kesin olarak belli değil. Buradan duyuracağız.


kaynak:22dakika

It's Always Sunny in Philadelphia


cnbc-e It's Always Sunny in Philadelphia'nın 7 bölümlük ilk sezonunu yayınlamıştı. dizide 4 arkadaş - mac, dee, dennis ve charlie- bir bar işletiyorlardı. dizi keyifli bir konu örgüsüne ve iyi oyunculara sahipti ancak 7 bölümden sonra devam etmemişti. dizi fx'de 29 haziran'da kaldığı yerden devam edecek. dizinin geç kalmış bir tanıtımı:Rob McElhenny biraz iddialı bir sitcom fikriyle başlıyor yazmaya, yönetmeye ve oynamaya. tabu konuları alıp alaycı ve komik bir şekilde işlemek. birileri diziyi başta seinfeld, curb your enthusiasm ve hatta friends ile karşılaştırınca da cevabını çekinmeden vermiş "biz friends'in panzehiriyiz, bunlardan tamamen farklıyız." dizi bence de diğer sitcomlardan farklı. ayrıca çekimleri de çok hoş, zaten tek ve hareketli kamerayla çekilmiş.philadelphia'da bir irlanda barını işleten bu 3 arkadaş mac (Rob McElhenny), charlie (Charlie Day) ve dennis (Glenn Howerton) -dee (Kaitlin Olson) aslında onlar için çalışıyor sadece, dennis'in kardeşi- kendilerini sıradan ya da önemli olayların içinde komik duruma düşürüyorlar hep. mesela sezon finalinde mac charlie'nin beden öğretmenince cinsel tacize uğramış olduğunu düşünüp, 'aynı okuldaydık neden ben de uğramadım ben de güzel bir oğlanım' diyerek beden öğretmenine kur yapmıştı.herbiri birbirinden farklı olan karakterlerden charlie biraz şapşal ve aşık, mac çoğu zaman fazlasıyla ırkçı ve saldırgan, barmen olan dennis yakışıklı ve kendine güveni yerinde, dee içlerinde en aklı başında olan ve tek bayan ama yine bu dörtlü bir araya geldiğinde işlerin çığrından çıkmaması imkansız.eminim bir süre sonra yeni sezon da cnbc-e programına alınacaktır. ama şimdilik download etmek gerekecek..


kaynak : 22dakika

Ghost Whisperer


cnbce'nin yeni sezon dizilerinden biri de ghost whisperer. fantastik, gizemli dizi kervanın bir üyesi olan dizimiz yeni evli melinda gordon adlı karakterimizin küçüklüğünden beri sahip olduğu ölülerle iletişime geçebilme yeteneği üzerine kurulu.. bolca işlenmiş bir konu olmasından dolayı olsa gerek dizi, bu özelliğin üzerinde durmaktansa iletişime geçen merhumun hikayesi üzerinden ilerliyor. zira yakın çevresi zaten bu özelliğin farkında ve ellerinden geldiği ölçüde yardımcı oluyorlar..her bölümde yeni bir hikaye dinliyor, üzülüyor ve mutlu sonlarla seviniyoruz.arada karakterlerimizin hayatlarına da göz atmadan geçmiyoruz. gergin anlar olsa da genel olarak karanlık bir havası yok dizinin.dizi mutfağına geldiğimizde jeniffer lowe hewitt'i görüyoruz hem esas kız hem de yapımcı olarak. melinda'nın taze kocası ise david conrad.kendisi boston public'te bir süre görünmüş, kaybolmuş. fantastik dizi gereği bir de melinda'nın en iyi arkadaşı var ki o da 24'ün 4. sezonunundaki Marianne Taylor'dan başkası değil, Aisha Tyler. cnbce izleyenleri bekleyen hoş bir sürpriz daha var.. dizinin pilot bölümündeki merhumumuz prison break izleyenlerinin severek izlediği wentworth miller.bu ayki buffy çizgi romanın arkasındaki reklam gerçekten hoştu hatta dizi jeneriği de oldukça ilgi çekici.. dizinin zaman zaman gerginleşen havası da türün sevenleri için leziz. müzikler uyumlu, özel efektler yerinde..


Kaynak: 22dakika

Prison Break


İçeri gir, dışarı kaç, kardeşini kurtar.Geçtiğimiz Ağustos ayında Fox'ta muhteşem bir heyecan fırtınası başladı. 24'ü bekleyen izleyici kitlesi, yeni yılın Ocak ayına kadar geçen zamanda geçtiğimiz yıla göre Pazartesi günlerini artık çok daha fazla seviyor. Nedeni belli:Prison Break. Başarılı bir mühendis olan Michael Scofield (Wentworth Miller), Fox River hapisanesine girebilmek için bilinçli bir şekilde suç işler. Olay kafaları karıştırır, hayatında hiçbir yanlış yapmamış olan Scofield niçin kendini demir parmaklıklar arkasına atmıştır? Suçsuz olarak idam edilmek üzere olan aynı hapisane tutuklusu kardeşi, olayı açıklığa kavuşturur... Yılın en iyi dizisi olmaya aday Prison Break'i kaçırmayın.


kaynak : 22dakika

Heroes


Fantastik kurgulu yapımlar yıllardır hep karşımızdadır, çizgi romanlarda, sinema filmlerinde ve son dönemlerde artan bir hızla TV dizilerinde. Özellikle X-Files dizisiyle başlayan bu türdeki diziler artık normal hayatımızın bir parçası olmaya başladı diyebiliriz. Buffy, Angel, Smallville, The 4400, Supernatural, Ghost Whisperer bunların en göze çarpan örnekleri ve bu diziler çoktan kendilerine bir hayran kitlesi yaratmış durumdalar. Bu halkaya son katılan üyemiz ise birçok gizemiyle bize Lost'u anımsatan, bir o kadar da kafamızda teori üretmemizi sağlayan ama Lost'un aksine aklımıza takılan sorulara çabuk yanıtlar alabildiğimiz ve cevap aldıkça yeni sorular edindiğimiz, kısacası izleyen hemen hemen herkesi kendine hayran bırakan ve karakterleri ile fanatik kitlesi yaratan HEROES . Amerikan ulusal televizyonu NBC’ de 25 Eylül 2006’ da 1. sezonu ile ekranlarda boy göstermeye başlayan Heroes, ana teması ile kendinden önceki birçok yapıma benzese de, senaryosunun barındırdığı gizem ile takdiri hak eden bir yapım olduğunu kanıtlıyor. Daha ilk sezonunun ortasında olmasına rağmen 64. Altın Küre en iyi TV dizisi - drama dalında aday gösterilerek bu çıkışının ve gösterilen ilginin büyüklüğünün bir sürpriz olmadığını kanıtlamış gibi duruyor. Bu kadar ön bilgi yeter sanırım, gelelim dizimizin konusuna; ‘’Son zamanlarda sıradan görünen bir grup birey ancak "özel" kelimesiyle tanımlanabilecek olan bazı yeteneklerini ortaya çıkardılar. Şimdilik bunun farkında olmasalar da, bu bireyler sadece dünyayı kurtarmakla kalmayıp onu sonsuza dek değiştirecekler. Bu sıradanlıktan olağanüstülüğe dönüşüm bir gecede meydana gelmeyecek. Her hikâyenin bir başlangıcı vardır.’’ Sözüyle başlıyor dizimiz. Hepsi de önceden sıradan bir hayat yaşayan, bazıları farklı arayışlar içerisinde olan, bazıları ise normal hayatlarını sürdürmeye çalışan normal birer insandı, ta ki bir gün; aslında çok farklı bir kader için seçildiklerini ve kendilerine hayal bile edemeyecekleri yetenekler verildiğini öğrenene kadar. Aralarından hiçbiri bu yeteneklerini nasıl kazandıklarını ve bu yeni güçleri ile ne yapmaları gerektiğini bilmiyordu, hayal bile edemeyecekleri şeyler yapabiliyorlardı, uçabiliyor, geleceği resmedebiliyor, zamanı durdurabiliyor, zamanda yolculuk edebiliyor, düşünceleri okuyabiliyor, katı cisimlerin içinden geçebiliyorlar ve daha bizim bile bilmediğimiz yeneklere sahip bir çok yeni kahraman dünya üzerinde kaderlerini, seçiliş amaçlarını ve yapmaları gereken şeyi arıyorlardı. Kötülük için kullanılmak istenildiğinde ölümcül sonuçlar doğurabilecek, iyilik için kullanılır ise muazzam şeyler yapabilecek güçteydiler. Ama asıl sorular hangisini yapmakla görevlendirilecekleri, asıl amaçlarının ne olacağı, neden bu güçlere sahip oldukları, ve onlardan istenenin aslında ne olduğu ? Bu ve bunun gibi cevabını henüz bilmediğimiz bir sürü sorunun peşinden gidiyoruz hikayeyi izlerken; insan DNA’sının geçirdiği bir evrimin bir parçası olarak karşımıza çıkan bu özel insanların asıl kaderlerini onlar ile birlikte öğreniyoruz. Konusu itibari ile The 4400’ü hatta X-Men’i bile çağrıştıran Heroes bana göre yine de orjinal bir hikaye yaratma konusunda şu ana kadar oldukça başarılı gidiyor. Daha ilk bölümünden sizi koltuklarınıza hapsediyor, karakterleri yukarıda da belirttiğim gibi sizi kendine fazlasıyla bağlıyor. Şu ana kadar izlemediyseniz kesinlikle izlemenizi ve bilhassa Hiro Nakamura ile tanışmanızı öneririm. Sırf onun diziye katmış olduğu sempatik hava bile sizi diziye fazlası ile bağlıyor.


kaynak:heroes.gen.tr

19 Mayıs 2007 Cumartesi

lostun gelecek 3 sezonu













Daha önce Lostun 3 sezon daha devam edeceği belirtilmişti.
Dizinin yapımcıları Damon Lindelof ve Carlton Cuse dizi hakkında bazı gelecek planlarını Entertainment Weeklye anlatmışlar ve ileriki bölümler için bazı önemli bilgiler vermişler.






        1. Lostun toplamda 117 bölüm olacak
        2. Damon Lindelof bütün sorularımızın bütün önemli cevapları bulmamız için 2010 a kadar beklememiz gerekmiyeceğini söylemiş.Sanırım bu söz birazda diziye olan ilgiyi tekrardan arttırmak için.
        3. Bundan sonraki sezonlarda bölümlerin ardı ardına yayınlanacağını belirten yayıncılar.16 bölüm halinde planlanacak sezonların kaliteyi yukarıda tutacağını fakat sezonların 24er bölüm çekilmesi durumunda bunun çok zor olacağını belirttiler.
        4. Lost’un 4. sezonu Şubat 2008de izleyiciyle buluşacak ve bölümler arasında boşluk olmayacak.Carlton Cuse dizinin başlangıç tarihinin öne çekilmesinin söz konusu olduğunu söylemiş.
        5. Lindelof sezon finalinde Jack’in geçmişiyle ilgili çok önemli bir olayı öğreneceğimizi söylemiş.
        6. Desmond’un flashbacklerinde gördüğümüz gizemli teyzemiz Mrs.Hawking bu sezon bir daha gözükmeyecekmiş fakar sonraki sezonlarda tekrar karşımıza çıkacakmış.
        7. Damon Lindelof sezon finali için şöyle demiş “Son bölüm sizin evinizde düşündüğünüzden ne kadar çok oda olduğu farketmenize sebep olacak”.



        8. Lost’un 3. sezon finali 23 Mayıs Çarşamba ABC’de yayınlanacak.

          kaynak:22 dakika

        Heroes Karakterlerinin ve Dizi Şirketlerinin Web Sayfaları


        Heroes karakterlerinin blogları ve websiteleri;

        Hiro'nun Bloğu [
        http://blog.nbc.com/hiro_blog]

        Hana'nın Bloğu [
        http://samantha48616e61.com]

        Claire'in MySpace Sayfası [
        http://www.myspace.com/clairebennet]

        Zach'in MySapce Sayfası [
        http://www.myspace.com/zachtothefuture]

        Nathan'ın Kampanya Sayfası [
        http://www.votepetrelli.com]

        Primatech Kağıt Şirketi [
        http://www.primatechpaper.com]

        Dr. Suresh's Site [
        http://www.activatingevolution.org]

        Liderman'in Casinosu [
        http://www.corinthianlasvegas.com]

        Hiro'nun Babasının Grubu [
        http://www.yamagatofellowship.org]

        kaynak:22 dakika

        heroes: origins


        evet, bu seneki müthiş dizimiz heroes'un haftaya sezon finalini izleyeceğiz ve yine uzun dönem bir araya girecek dizi.
        ancak size sevindirici bir haberimiz var. şok bir açıklamayla,
        nbc yaz süresince bir heroes spin-off u olan "heroes: origins" i duyurdu. Heroes: origins, şimdilik 6 bölüm anlaşılmış ama uzaması çok muhtemelen bir mini dizi olacak. ve dizide, her hafta yeni özellikleri olan yeni karakterler tanıyacağız.
        fikir olarak gayet keyifli bence, çünkü kişisel olarak diziye dair en çok keyif aldığım şeylerden biri yapımcıların ne gibi yeni karakter özellikleri ile karşımıza çıkacakları.
        bölümlerin sonunda da, izleyiciler tarafından yapılan bir oylama ile, en beğenilen karakter diziye oyuncu olarak katılacakmış. bekliyoruz efendim.
        kaynak:22 dakika

        Smallville Karakterleri

        Tom Welling “CLARK KENT”

        Clark Kent

        Smallville’in gizlikahramanı Clark Kent, küçük bir çocukken Dünya’ya zorunlu iniş yapan bir uzaylı. Onu bulan Jonathan ve Martha Kent tarafından evlatlık edinildi ve Kansas’ın küçük kasabasında bulunan Kent Çiftliği’nde basit bir hayat sürdü. Clark özel güçleri ortaya çıkınca, bunları kötüyü engelleyip iyilik yapmak ve sevdiklerini korumak için kullanmaya karar verir.

        Tom Welling

        Gerçek Adı: Thomas John Patrick Welling
        Doğum Yeri: Putnam Valley, W. Point, New York, A.B.D
        Doğum Tarihi: 26.04.1977
        Boy : 1.91 m
        Onu Ünlü Yapan Ne? Smallville adlı Tv Dizisindeki Clark Kent/Kal-El rolü
        Birliktelikleri:Eşi: Jamie White (2002′den evlendiler).
        Ailesi:Babası: General Motors’dan emekli yönetici Annesi: Ev hanımı Kardeşi: Mark Welling, Aktör İki de ablası var.
        Eğitim:- Okemos Lisesi, Okemos, Michigan. 1995′te mezun oldu.
        Meraklısına…

        * Mezun olduktan sonra, modelliğe başlayana kadar, bir inşaatta çalışmıştı.
        * Oyunculuktan önce modellik yapıyordu.
        * Ashton Kutcher ile birlikte modellik yapmıştı, aynı zamanda yakın arkadaşlar.
        * Christopher Reeve gibi Clark Kent’i canlandırana kadar Superman hayranı degildi ve Superman çizgi romanlarını da okumuyordu, (İşin aslı hala okumuyor).
        * En sevdiği oyucular; Bob Saget, Marlon Brando, Al Pacino, Christopher Walken, Robert De Niro, Steve Martin ve Jerry Seinfeld.
        * En sevdiği film; Mutiny on the Bounty
        * 2001 yılında People Dergisi’nin ‘Yeni Çıkış Yapan Oyuncular’ Listesine girdi.
        * Gerçek hayatında da Süper: Sokakta gördüğü bir gasp olayında çantası çalınan kadına yardım etmiş ve gaspçılarla dövüşmüştü. Çantasını kurtaran kadın O’na bakıp; “Sen gerçekten Superman’sin” deyince, kadına sadece gülmüştü.
        * Gollum (Lord of the Rings) un sesini taklit edebiliyor ve Keanu Reeves’e olan benzerliği dikkat çekiyor.
        * Genç Clark Kent rolü teklifini iki kez reddettikten sonra kabul etmişti.
        * Eşiyle birlikte Vancouver’da yaşıyorlar(Smallville dizisi setinin yakınında bir yerde).

        Çalışmaları:(Televizyon) Judging Amy, Special Unit 2, Undeclared,(Film)Cheaper By The Dozen,Cheaper By The Dozen 2, The
        Kristin Kreuk “LANA LANG”

        Lana Lang

        Okulun en güzelkızlarından biri olan genç Lana Lang’in, Clark’ın kalbini çalmış olduğugözle görülür bir gerçek. Lana’nın ebeveynleri Clark’ı Smallville’e getiren meteor yağmurunda ölmüşlerdi. Duyarlı ve zeki Lana, yenilenen sinemanın içindeki cafe’yi işletiyor.

        Kristin Kreuk
        Gerçek Adı: Kristin Laura Kreuk
        Doğum Yeri: Vancouver, British Columbia, Kanada
        Doğum Tarihi: 30.12.1982
        Boy : 1.63
        Onu Ünlü Yapan Ne? Smallville adlı Tv Dizisindeki Lana Lang rolü
        Ailesi:Babası: Peter Kreuk, Hollandalı, Mimar Annesi: Deanna Che Kreuk, Endonezyalı, Mimar Kızkardeşi: Justine Kreuk
        Eğitim:- Eric Hamber Lisesi.

        Meraklısına…

        * Vancouver’da doğdu ve büyüdü.
        * Okuldaki piyeslerde yer almasına rağmen derslerine her zaman öncelik verdi.
        * Kaderi, lise birinci sınıfta giderken “Edgemont” (2000) adlı Tv dizisinin yapımcısının okuluna faks çekmesiyle değişti. Zira dizideki “Laurel” rölü için gizemli görünüşlü bir kız arıyorlardı.
        * Kristen ilk kez profesyonel oyuncu seçmelerine katılıyordu.
        * Sonuçta Kristen rolü kaptı.
        * Daha sonra Smallville dizisinde rol almaya başladığında da, Edgemont adlı dizide rol almaya devam etti, çünkü iki dizinin çekimleri de Vancouver’da gerçekleştiriliyor.
        * 2002′den bu yana Neutrogena’nın reklemlarında yer alıyor.
        * Arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmekten ve kitap okumaktan hoşlanıyor.
        * Vancouver’da çok yağmur yağmasıdan dolayı Smallville dizisi oyuncularından “Allison Mack” ile “Woody Allen” filmleri izliyorlar ve sık sık kitap değiş tokuşu yapıyorlar.
        * En sevdiği diziler Friends, Third Watch, CSI ve ER.
        * Oyuncu olmadan önce Psikoloji ya da Çevrebilim eğitimi almayı planlıyordu.
        * Lisede jimnastik, yüzme, karete ve tiyatro ile ilgilendi.
        * Karetede pembe kuşak sahibi.
        * Sigara kullanmıyor.
        * FHM’in “En Seksi 100 Kadın” Listesinde 24. sırada yer aldı (2003).
        * Femme Fatales Dergisinin yıllık olarak yayınladığı “En seksi 50 Kadın” Listesinde 1. sırada yer aldı (2005).
        * Cate Blanchett ve Jodie Foster’ı örnek aldığını söylüyor.
        * Soyadı (Kreuk) Hollanda dilinde tekstil maddesindeki kırışıklık anlamına geliyor.
        Çalışmaları: (Televizyon) Edgemont, Snow White: The Fairest Of Them All,Earthsea,(Film)Euro-Trip,

        Michael Rosenbaum “LEX (alexander) LUTHOR”


        Lex Luthor


        Azimli ve kurnaz Lex Luthor, kaza sonucu gerçekleşen bir karşılaşmadan sonra Clark’ın en yakın arkadaşlarından biri olur. Zengin ve güçlü babası Lionel ile arası açık olan Lex, babasının Smallville’deki suni gübre fabrikasını işletiyor. Gücünü ve bağlantılarını Clark için kullanmaktan çekinmiyor.

        Michael Rosenbaum
        11 temmuz1972 doğumlu Oceanside, Long Island, New York ve hindistanbda bulunmuştur Western Kentucky University de eğitim görmüştür.Çok iyi bir buz hokeyioyuncusudur, ve evet, Lex Luthor rolü için her seferinde kafasını kazıtmaktadır.

        Çalışmaları: (Film) Urban Legend, Sweet November, Midnight in the Garden of Good and Evil, Sorority Boys, Bringing Down The House, Poolhall Junkies, Racing Stripes,(Televizyon) Zoe, Duncan, Jack & Jane, The Tom Show, (Seslendirme) Justice League,Batman Beyond, Batman Beyond: Return of the Joker

        Erica Durance “LOIS LANE”

        Lois Lane


        Başına buyruk, sert tavırlı iş bitirici ve bir o kadarda çekici olan luis lane, clarkla olan kaderini bilmeden smallvile geir ve hayatı tamamen değişir. KendisiChloe nin kuzeni olup General olan babası sayesinde kendini savunmayıda çok iyi bilmektedir. clark a olan tutkusunu hep içine atarak kaçmaktadır…
        Erica Durance
        Smallville e 4. sezonda katılan süpriz karakterdir.

        Çalışmaları: ((Televizyon)Andromeda, Stargate SG-1, The Chris Isaak Show, Tru Calling, (Film) House of the Dead, The Butterfly Effect 2

        Allison Mack “CHLOE SULLIVAN”

        Chloe Sullivan

        Clark’ın arkadaşıChloe lise gazetesi Torch’un baş editörü. Chloe ve Clark birbirlerineçok değer verseler de Chloe’nin Clark için beslediği karşılık bulamayan bazı duyguları var. Chloe, Smallville’de gerçekleşen tuhaf olaylar hakkında olabildiğince açık fikirli bir tutum sergiliyor.
        Allison Mack
        Almanya doğumlu olup 2 yaşından itibaren California da yaşamaktadır.4 yaşından itibaren kamera karşısına geçmiş ve los angelas de oyunculuk eğitimi almıştır.

        Çalışmaları: (Televizyon) 7th Heaven, Providence, Kate Brasher,The Opposite Sex, Hiller and Diller, (Film) Honey, We Shrunk Ourselves,Police Academy 6,I Know My First Name Is Steven, My Horrible Year, The Nightmare Room, The Ant Bully
        John Glover “LIONEL LUTHOR”

        Lionel Luthor

        Lex Luthor’un vicdansız babası Lionel istediğini elde etmek için kitaptaki her numarayı kullanmayı öğrenmiş. LutherCorp bayrağı altında büyük bir servet ve güç edinmiş. Ancak bütün bunlara rağmen özellikle oğlu dahildiğer insanlarla kişisel iletişimi maalesef çok kötü.

        John Glover

        Smallville in ilk sezonundan beri oynayan temel oyunculardan biridir. Salisbury da doğmuştur.
        Genelde kötü adam rollerinde gördüğümüz amerikalı oyuncudur. ilk önemli rolunun 1990′da oynadığı robocop 2′de olduğunu söyleyebiliriz. bir diğer önemli rolu de gremlins 2′deki daniel cramp karakteriydi. 1995′de tony ödülü kazanmıştır.
        1944 doğumlu, amerikalı oyuncu. şimdilerde smallville deki tipik kötü adam lionel luthoru, yine bir kötü adamı canlandırıyor.

        Çalışmaları: (Film) Payback,Robocop 2,Batman & Robin,Gremlins 2: The New Batch,Scrooged,Love! Valour! Compassion! (Televizyon) Miami Vice, Brimstone, (Seslendirme) Batman: The Animated Series (asthe Riddler)

        Annette O’Toole “MARTHA KENT”

        Martha Kent

        Kent ailesi,istemesine karşın uzun yıllar çocuk sahibi olamamış. Clark’ı bulduklarındaysa onu evlat edinmek için bir saniye bile tereddüt etmemişler. Jonathan gibi Martha’nın da hayatına yön veren şey ;ailesine karşı duyduğu sevgi… Clark’ın hayatlarına girişini mucizevi bir hediye olarak gören Martha, iyi yürekli ve zeki biri.

        Annette O’Toole

        Kendisi tam bir süperman fanatiği olup 1983 teki superman III te “Lana Lang” rolüyle Christopher Reeve ile yanyana oynamıştır ve sonunda onu smallville de tekrardan efsaneye geri dönmüştür.

        Çalışmaları: (Televizyon) The Huntress, Frasier,Boy Meets World, My Three Sons, The Virginian, The Partridge Family,The Rookies, Police Woman, S.W.A.T. Barnaby Jones, The Outer Limits,Nash Bridges, Law & Order, (Film) Stand By Your Man,The Cat People,48 Hours,Superman III,Copacabana, The Kennedys of Massachusetts, The Christmas Box, My Brother’s Keeper, Temptation,Here on Earth

        John Schneider “JONATHAN KENT”

        Jonathan Kent

        Clark’ın babasıJonathan kendini ailesi ve kasaba için en iyisi olduğuna inandığını yapmaya adamış bir çiftçi. Çalışkan ve dürüst Jonathan için bu Luthorlardan uzak durmak anlamına geliyor. Oğlunun büyümesine ve güçleriyle barışmasına yardımcı olmak için elinden geleni ardına Koymuyor.

        John Schneider

        1954 te Snailville de doğdu The Dukes of Hazzard. isimli tv dizisindeki “Bo Duke” karakteri ile ünlendi.

        Çalışmaları: (Televizyon) The Dukes of Hazzard,Touched By An Angel, Dr. Quinn Medicine Woman, Heaven Help Us, Grand Slam, Relic Hunter, Diagnosis Murder, (Film) Snow Day,Michael Landon: The Father I Knew, Night of the Twisters, The Dukes of Hazzard: Reunion!, The Dukes of Hazzard: Hazzard in Hollywood,

        kaynak:smallvilleturkiye

        KRİPTONİT



        Clark KENT (Supermen) i Güçsüz kılan Bu element hakkında biraz dah abilgi sahibi olmak istermisiniz. İşte siniz için Kriptonik taşları ile ilgili birkaç bilgi…



        • yeşil kriptonit:clark’a en öldürücü etkiyi yapandır..ne zaman ona korunmasız bir şekilde yaklaşsa zayıf düşüyor ve zamanında uzaklaşmassa onu öldürebilir.lana nın kolyesindeki taş yüzünden uzun müddet clark ona yaklaşamamıştır. taşın etkisi yüzünden ne zaman ona yaklaşsa yere düşmüştür..



        • kırmızı kriptonit:kahramanımızın içindeki isyankar,kötü ve şeytani kişiliğini geçici olarak ortaya çıkarıyor..fark olarak onun için tehlikeli ölümcül değil ve eski haline geri dönebiliyor ..kırmızı meteorlardan elde edilmiş bir taş..



        • siyah kriptonit:ilk kez görünen bir kriptonit çeşidi 4.sezon bölümlerinde görülecek bir olay sonucu geliştirilmiş..sonuç olarak clark buna maruz kaldığında kötü hali Kal-EL den kutrulabiliyor..

        Not:siyah kriptonitin etkisi insanlar üzerinde de var.Örneğin Lex 4.sezonun 17.bölümünde bu taşa maruz kalacak ve biz saf, kötü Lex Luthor ile tanışacağIz.




        • gri kriptonit:5. sezonda Splinter bölümünde bu kriptonitle tanışacağız.Kriptonit bu sefer belirli bir formda değil bir kaya üzerinde metalik birikintiler şeklinde karşımıza çıkacak.Clark kayaya dokununca bir parçası kanına karışacak ve birden bire paranoyak olacak.En yakın arkadaşlarının ona komplo kurduğunu düşünmeye başlayacak.



        • altın kriptonit:(sadece cizgi romanda mevcut)yeşil ve kırmızı kriptonitin yüksek şiddetli radyasyona maruz kalması sonucu çıkan bir ürün…eğer clarck bu kriptonite maruz kalırsa clark ın süper güçlerini daimi olarak çalıyor…(5.sezonda)



        • mavi kriptonit::(sadece cizgi romanda mevcut)sadece Bizarro yaratıklarına zehirli…



        • beyaz kriptonit:(sadece cizgi romanda mevcut)sadece bitki hayatına gerçekten zarar verebilir.

        kaynak:smallvilleturkiye

        Smallville - Kripton’dan Gelen Efsane



        Kriptonlu anne babasıSuperman’in babası, Kripton gezegeninden bilim adamı Jor-el, annesi ise Lara’dır. Teknolojide çok ileri olmasına karşın, her türlü insani duygudan uzak, soğuk ve kalpsiz bir toplumu olan bir gezegendir Kripton. Doğa olaylarını kontrol edebilen gezegen halkı, doğaya yaptıkları müdahaleler sonucu, gezegenin merkezindeki çekirdek katmanında zincirleme bir reaksiyon oluşmasına sebep olurlar. Bu reaksiyon, gezegen üzerinde büyük bir basınç yaratmış ve yüzeyin doğal yapısını eriterek radyoaktif ouşumlara dönüştürmeye başlamıştı. Sonuçta, gezegen atmosferi yavaş yavaş zehirlenmeye başlamıştı. Ama daha korkunç olanı ise, gezegenin içinde giderek artan basınç, Kripton’un taşımayacağı hale gelmiş ve gezegeni infilak etme noktasına getirmişti. Bunu son anda keşfeden Jor-El, gezegen yönetimini bir türlü yaklaşan felakete inandıramaz. Üstelik bir oğlan çocuğu beklemektedir ve doğum anı gelmek üzeredir… Gebelik odasında, doğumunu beklediği ve Kal-El adını verdiği oğlunu, döl yatağı küresiyleSuperman’in dünyaya gönderilmesi birlikte, kendi yaptığı bir rokete yerleştirir. (Bu döl yatağı küresini suni ana rahmi olarak düşünebiliriz. Aynı zamanda bu küre cenini radyasyondan da korumaktadır.) Jor-El, gezenin bu kötü gidişatını bildiğinden beri oğlunu gönderebilmek için uygun bir gezegen araştırmaya başlamıştı. O, Kriptonda ki insani duygularını kaybetmiş ve gelişmiş bir gezegen değil de, binlerce yıl önce ki Kriptona benzeyen fakat tam olarak gelişmemiş ama duyguların da kaybolmadığı bir gezegen aramıştı. Sonunda Samanyolu galaksisinin kenar bölgesindeki sarı yıldızın etrafındaki sulak üçüncü gezegende karar kılmıştı. Üzerinde yaşayanların, kendi dillerinde, Dünya, Earth gibi isimler verdiği bu gezegenin bir avantajı da, Dünyanın çevresinde döndüğü sarı yıldızdan gelen ışınların, çocuğun vücudundaki hücreleri canlı birer güneş piline benzetecek olmasıydı. Bu özelliği, oğlunu dünyadaki insanlardan daha güçlü hale getirecekti. Her anne babanın düşündüğü gibi, çocuklarının geleceğini garantiye alma düşüncesi Kal-El’in ebeveyninde de vardı. Kent’lerin ÇifliğiBöylece Jor-El, roketin yönünü dünyanın en gelişmiş ülkesine doğru ayarladı. (Bu demektir ki Superman 1400′lü yıllarda dünyaya gönderilseydi Osmanlı Devletine gönderilecekti. Çünkü o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın en gelişmiş ülkesi idi. Ne yapalım kader böyle imiş! Bu durum Superman’in niye Amerika’da olduğunun en güzel cevabı değil midir? Eğer dünyanın en gelişmiş ülkesi biz olsa idik, büyük ihtimalle babası roketin yönünü Türkiye’ye doğru ayarlayacaktı.) Kal-El’in anne ve babasının neden başka bir roketle kaçmadığı sorulabilir. Bu soruya değişik yanıtlar bulmak mümkün. Daha büyük bir roketi yapmak için vakitleri kalmamış olabilir ya da doğdukları gezegenden ayrılmak istemediler şeklindeki nedenlerden biri seçilebilir. Jor-El gezegenin infilkak edeceği zamanı büyük bir kesinlikle hesaplamıştı ve çok az vakti vardı. Bu nedenle roketteki döl yatağı küresinin içinde yaşayan cenini, gezegen infilak etmeden az önce dünyaya doğru yollamayı ancak başarabilmiştı. Roket, gezegeni terkettikten kısa bir süre sonra, gezegen, ihtişamlı bür gürültüyle infilak etti. Henüz doğmamış minik Kal-El’in kendi kaderine doğru olan yolculuğu başlamıştı… Doğum zamanı geldiği sırada roket, dünyaya Amerika’nın Kansas eyaletindeki Smallville kasabası yakınlarındaki bir tarlaya düştü. Tam o esnada kasabadan çiftliklerine gitmekte olan Jonathan ve Martha Kent çifti, şans eseri düşen roketi gördüler. Bu sırada bebek te doğmuştur artık. (Bu durum, Superman’in gerçek anlamda bir yabancı olmadığının ya da bir miktar dünyalı olduğunun da en güzel kanıtıdır aslında.) Buraya kadar Superman’in, Amerika da doğduğunu ve uzaylı olmadığını anladık değil mi? Güzel… Şimdi gelelim dünyadaki günlere.


        İlk Yıllar


        Super Bebek Pek çok kişinin aklına, Kent ailesinin bu ansızın gelen çocuğu nasıl açıklayacağı sorusu gelmiş olabilir. Bu sorunun cevabı çok basit, Superman’i bulan Kent’ler, yerleşim yeri dışında bir çiftlikte yaşıyorlardı, Çocuğu buldukları akşam görülmemiş bir kar fırtınası başlamıştı. O yıl, yüzyılın en kötü kışı yaşanmış ve Kent ailesi, beş ay boyunca, kasabaya inememişlerdi. Yine bir çok Superman okuyucusunun aklına takılır. Bebekler 5-6 yaşlarına kadar ebeveynlerine oldukça fazla sorun çıkarırlar. Hele bu çocuk geleceğin Superman’iyse, kim bilir ne dertler açmıştır başlarına? Pek çok okuyucu, Superman’in gizli kimliğini bilir de, süper güçlerini kazanmaya 8 yaşlarında başladığını bilmez. İşte bu küçük ayrıntıyı bilmediklerinden anne ve babasının onunla nasıl baş ettiğini düşünür dururlar. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben de bunu öğreninceye kadar bu konu üzerinde sık sık kafa yormuştum. Öyle ya, bu çocuk ağladığı zaman, sesinin şiddetinden evin tuz buz olması gerekmez miydi? Ya da çocuk kavga ettiği zaman akranlarının hali ne olurdu diye kafamı kurcalayan pek çok soruyla boğuşmuştum. Küçük yetim çocuk, daha sonra resmi olarak Clark Kent ismini alır. (Clark dünyalı annesinin ikinci ismidir). 8 yaşından sonra süper güçleri ortaya çıkmaya başlar. İlk olarak yaralanmama özelliği, daha sonra da diğer özellikleri ortaya çıkar, 18 yaşına geldiğinde ise, Superman’in bildiğimiz bir çok gücü ortaya çıkmıştır artık. Babası Jonathan, onun bu güçlerini fark etmiş fakat gerçeği söylemek için uygun zamanı beklemişti. Clark’ ta bu güçlerinin farkındaydı ama neden bunlara sahip olduğunu bilemiyordu. Lise son sınıfta, güçleri iyice belirginleşmiş ve kafasındaki sorular da artmaya başlamıştı. Sonunda Jonathan Kent ona gerçeği açıklar ve onu doğduğu roketin olduğu yere götürür. Clark, burada gerçeği öğrenir. O gece Clark, en yakın arkadaşı Lana Lang’a sırrını açıklar. Güçleriyle birlikte büyük sorumlulukları taşımayı öğrenir. Daha sonra, üniversite okumak için Metropolis’e gider. 18 yaşında dünyayı dolaşmaya ve insanlara gizlice yardım etmeye başlar. Bu sıralarda ne ismi, ne de kostümü vardır.


        Ve… Superman


        Lois LaneMuhabir Clark KentSuperman’in Lois Lane’le tanışması ve süper güçlerinin insanlar tarafından ilk kez farkedilmesi, Nasa’nın deneme uçuşu sırasında kaza yapan bir uçağını kurtarması ile oldu. Gazeteci Lois Lane, ona Superman adını taktı ve bu isim benimsendi. Uçağı kurtardığı sırada insanların ondan bir şeyler alma çabaları onu ürküttü, Bu olaydan çok etkilenen ve ürken Clark, ailesinin yanına gitti. Onlar ona Clark Kent kimliğinin, normal bir insan gibi olmak istediği zamanlarda yardımcı olacağını ve bunu gizli tutmasını söylerler. Ailesi ile birlikte kendisine bir kostüm hazırlar ve diğer süper kahramanlardan ayıran S harfini kendine sembol olarak serçer. Artık o, mavi kırmızı renklerle bezenmiş kostümü ve göğsünde kocaman bir S harfi ile SUPERMAN’dir… Smalville’de kaldığı sırada bir gece, garip hayaller görür. Daha önce hiç konuşmadığı bir dilde konuşur ve gerçek anne babası ve Kripton gezegeni hakkında bilgilere sahip olur. Rokette bulunan Kripton teknolojisi ona gerçek ailesi ve Kripton hakkında bilmesi gerekenleri telepati (Electro-psionic) yolu ile beynine yerleştirmiştir. Genç Clark Kent, artık kim olduğunu, nereden geldiğini biliyordu. Aklındaki sorular yanıtlanmıştı. Bundan sonra Superman, kendisine Kuzey Kutbu’nda buzulların arasında bir kale yaptı ve buraya Yalnızlıklar Kalesi adını verdi. Burasını, Kripton’da yaşayan insanların evleri gibi tasarladı. Yalnızlıklar Kalesi’nde Kriptonca konuşan robotlar kendisine hizmet ediyorlardı. Bu kalede çok ilginç canlılar ve aletler vardır. Clark Kent, Superman hakkında ilk detaylı haberi Daily Planet gazetesinde yazarak işe başladı. Çocukluğundan beri gazeteciliğin içinde olan Lois Lane bunu kabul etmedi ve aralarında tatlı bir rekabet başladı. Bu rekabetin sonunda aralarında duygusal bir ilişki başladı ve sonunda, Yalnızlık Kalesievlilikle ilişkilerine resmiyet kazandırdılar. (Superman evlendiği sırada Final Gecesi macerasını yaşamış ve güneş ışınları bir süre dünyaya ulaşamamış, bu nedenle de güçlerini kaybetmişti.) Lois Lane, dünyanın en güçlü adamı ile evlidir. Bu evlilik hiç de kolay olmadı. Clark, Lois’e gerçek kimliğini açıklayıp evlenme teklif etti. Uzun süre nişanlılık yaşayan çift bir ara ayrılmış ama birbirlerinden ayrı yaşamayacaklarını anladıkları için sonunda evlenmişlerdir.


        Tehlikeli Bir Düşman


        Lex LuthorEn büyük ve tehlikeli düşmanı Lex Luthor ile tanışması ise; Lex’in yatında verdiği bir parti sırasında oldu. Lex Luthor Metropolis’in en zengin ve güçlü kişisidir. Metropolis’te kurulan her şirkette, hissesi vardır. Herkes, onu saygın ve yardımsever bir işadamı olarak tanımaktadır. (Aslında hiç de öyle olmadığı sonradan Superman tarafından ortaya çıkarılacaktır.) Elinde, dünyanın en gelişmiş teknolojileri bulunmaktadır. (Luthor bunu insanlığın yararı için değil Superman’i yok etmek ve daha da güçlenmek için kullanmaktadır.) Luthor, parayla her şeye sahip olabileceğini sanmaktadır. Superman ile karşılaşmasına dönersek, yatı teröristler basar ve yattakileri rehin alır. (Aslında bunlar onun Superman’i oraya getirtmek için kullandığı kendi adamlarıdır.) Superman onları kurtarır. Luthor, bunun karşılığını para ile ödemeye kalkar fakat Superman bunu kabul etmez. Para ile her şeyi satın alabileceğini sanan Lex Luthor, Superman karşısında ilk yenilgisini bu şekilde almıştır. Bundan sonra Luthor’un çevirdiği karanlık işleri ortaya çıkaran Superman, onu hapse attırır. Böylece büyük düşmanlık başlamış olur. Luthor, Superman’in karşına bir çok düşman çıkardı. Süperman’in kötü bir kopyası olan Bizzaro, Lex’in bilim adamları tarafından yaratılmıştı. Daha sonra Brainiac ile Superman’i yok etmeye çalışmıştır. Sonunda Lex, kendine Superman’i öldürebilen “Kripton Taşı’”ndan bir yüzük yaptırır fakat bu yüzük, onu zehirler. Kripton zehirlenmesi sonucunda ilk önce kolunu keserler daha sonra zehrin tüm vücuduna yayılması yüzünden sona doğru yaklaşmaya başlar. Hem Metropolis’te lekelenmiş olan kimliğini kurtarmak hem de ölümden kurtulmak için herkesi bir uçak kazasında öldüğüne inandırır. Ve kendi Clone’nunu yaptırır. Beynini, yeni Lex Luthor’a aktarır ve Lex Luthor’un oğlu olarak ortaya çıkar. Herkes Lex Luthor II’yi Lex Luthor’un oğlu sanır. Böylece, yeni bir imaj ve genç bir vücutla Lex Luthor, tekrar sahneye çıkar. Tabii kahramanımız onun tüm oyunlarını yine bozar.


        Kıyamet Günü;Ölüm


        Superman’in ölümüBenim okuduğum Superman maceraları içinde en heyecanlı, hareketli, ve duygusal olanı, Superman’in ölümünü anlatan Doomsday başlığı altındaki maceralarıdır. Brainiac tarafından uyandırılan yok edici Doomsday (Kıyamet Günü), önüne gelen her şeyi yok ederek Metropolis’e doğru yol alıyordu. Tek bir düşüncesi vardı: Yok etmek. Doomsday, onu durdurmak isteyen Adalet Savaşçılarını tek tek safdışı bırakır ve yoluna devam eder. Geçtiği her yerde ölüm ve yıkım bırakır ardında. Kahramanımız Superman, onu durdurmak için Metropolis Kentinin ortasında savaşmaya başlar. Ağır yaralar almasına rağmen vaz geçmez. Onun için her şeyden önemli olan insan hayatıydı ve insanlar tehlikedeydi. Lois’e veda eder ve ölümün kollarına kahramanca atılır. Superman, Doomsday’i durdurur fakat bu korkunç mücadelenin sonunda kendisi de ölür.. İlk anda, kimse onun öldüğüne inanmak istemez. Çünkü o dünyanın koruyucusudur ve dünya onsuz olamaz! Ancak gerçek değişmez ve Superman’in ölümü doktorlarca da onaylanır. Bundan sonra Superman için, muhteşem bir cenaze töreni düzenlendi. Tüm süper kahramanlar, Amerikan başkanı, çeşitli dünya ülkelerinin başkanları, temsilcileri ve yüz binlerce insan vardı. Çoğu insanın onunla ilgili bir anısı vardı ve son yolculuğunda onu yalnız bırakmak istememişlerdi. Onun için bir anıt mezar yaptılar. Sevgili Superman’e borçlarını belki böyle ödeyebilirlerdi.


        Diriliş


        Superman’in ölümünün ardından, 4 yeni Superman çıktı. Birincisi Cadmus projesinin yaptığı Superman’in Clone’u Superboy, ikincisi zenci bir doktor olan ve çelik bir zırh içindeki Steel, üçüncüsü daha önce uzayda kaybolan bir astronot olan yarı mekanik yarı insan Cyborg Superman ve sonuncu Superman ise Kripton aletinin yarattığı Kripton’un Son Oğlu’dur.(Superman’in; Kripton aleti ile ilgili ilginç bir de hikayesi vardır. Uzayda, Kriptonlu bir rahip ile karşılaşan Superman, Kripton aletini ondan alır ve Yalnızlıklar Kalesi’ne koyar. Alet Superman’i farkında olmadan etkiler. Onu, Kripton’daki ataları gibi bencil ve duygusuz bir insana dönüştürür. Tüm insancıl duygularını yok eder. Kendisini ilah gibi görmeye, insanları küçümsemeye başlar. Dünyalı anne ve babası onun bu durumdan kurtulmasına yardımcı olurlar. Fakat alet kendisini reddeden Superman’den intikam almak için yeni kozmik bir Kriptonlu yaratır. Ama Superman, onu yok eder- yok ettiğini sanır.) 4 süperman’in ortaya çıkması zavallı Lois’in kafasını karıştırır. Öyle ya, hangisi sevdiği adamdır. Bir Superman gitmiş geriye 4 tane Superman gelmişti!.. Bu arada Superman’in cesedi ikinci defa çalınır. (İlk seferinde Cadmus projesi, cesedi incelemek için çalmış ve Superboy’u yaratmışlardı.) Yeni ortaya çıkan Supermanlerden hiç biri, gerçek Superman’in yerini tutmuyordu. Superman’i ikinci defa kaçıranlar Yalnızlıklar Kalesindeki robotlardı. Superman’i yaşam makinesine koyarlar. Superman tekrar hayata döner bu sefer saçları uzamış olarak karşımıza çıkar. Fakat güçlerini Kripton’un son oğlu ölü vücudundan aldığı için süper güçleri yoktur. Siyah bir kostüm ve ortasında metalik renkli bir superman amblemi olan kostümü giymektedir. Uçması için için, Lex Luthor ona roketli çizmeler verir. Kötülerin tarafına geçen Cyborg Superman ile savaşırlar. Cyborg Superman, Superman’i vuracakken Kripton’un Son Oğlu, ateşin önüne geçer ve vurulur. Işınlarla vurulan Kripton’un Son Oğlu’nun arkasında bulunan Superman’e tüm güçleri Kripton’un Son Oğlu’ndan yeniden transfer olur ve bildiğimiz mavi kırmızı kostümünü giyerek yeniden insanlara yardım etmeye başlar.


        Superman MaviSon Gece


        Final Night macerasında, Dünya karanlıklara bürünmüştür. Bu olay sonucunda Superman güçlerini kaybeder. Yeni tanrılara yardım ederken güneşin içine girer ve onları tekrar kazanır. İlk anda eski Superman’in geri döndüğünü düşünenler aslında yanılmaktadırlar. Çünkü güçleri geri geldiğinde, başka bir olay meydana gelir. Superman bir enerji topuna dönüşerek, Prof. Emil Hamilton’un yaptığı odaya hapsolur. S.T.A.R. Laboratuvarları, Lexcorp ve Prof Hamilton’un yardımıyla enerjisini içine alabildiği bir elbise sayesinde yeni bir Superman devri başlar. Elektro Superman, Kendisine yeni bir kostüm dizayn eder. Bu kostümü, mavi beyazdır. 1 yıla yakın bu kostümü giydikten sonra ikiye ayrıldı Kırmızı Superman ve Mavi Superman. Fakat bu durum da uzun sürmedi, (Daha öncede kriptonit nedeniyle Superman ikiye ayrılmıştı ama bu kez Altn Çağ’da değil milenyum da olduğumuz için biraz daha farklı bir şekilde ikiye ayrılmıştı.) Bundan sonra Superman, tekrar klasik Superman olarak karşımıza çıktı. Ben onu kırmızı, mavili kostümü ile seviyorum, yaz siz?

        kaynak:smallvilleturkiye

        18 Mayıs 2007 Cuma

        Surface










        Lost'un geçen sene estirdiği fırtınanın ardından, bu sezon tüm kanallar hafif mistik, biraz bilimsel bir diziyi o veya bu şekilde ekrana getirdi. Bunlardan en çok duyulanlar; Ghost Whisperer, Supernatural ve Surface. Bugün Surface 'ın ilk bölümünü izleme imkanı buldum ve görüşlerimi paylaşmak istedim. Dizi ne yazık ki klişe bir bölümle sezona başlamış. Merak ve gerilimi ön plana çıkarmaya çalışmışlar ancak konunun bunları kaldırması için "denizin altındaki canavar" konseptinden daha derin olması gerekiyor. Görsel olarak ise oldukça başarılı sahneler yakalanmış ama bilemiyorum dizinin tamamlanması için yeterli mi... Daha önceleri CSI:Miami ve Taken gibi dizileri yönetmiş/yönetmekte olan koskoca yönetmen Félix Enríquez Alcalá'nin kolay kolay sallama bir diziye yönetmenlik yapmayacağını düşünerekten, biraz optimist bir yaklaşımla NBC'nin yeni umudu Surface'ın diğer bölümlerini "merakla?" bekleyelim, izleyelim.. Bir şans tanınmalı.

        kaynak : 22dakika

        Dexter













        michael c. hall'u, izleyenler, six feet under'dan hatırlayacaklardır. 2005'deki büyük seri finalinden sonra, oyunculardan pek bir ses çıkmamıştı. ancak showtime, yeni sezon'da michael c. hall ile çalışmış ve dexter adlı bir dizi ile karşımızdalar. 1 ekim'de başlayacak olan dizi'de, hall, bir seri katili canlandırıyor. six feet under'daki karakterine kıyasla oldukça farklı bir karakteri canlandıran hall, seri katil olmasının yanı sıra, Miami Polis Departmanı için de bir uzman olarak çalışıyor. showtime, dizinin ilk bölümünü, henüz başlamadan kesintisiz olarak internette yayınlamaya başlamış. internetin gücüne bayılıyorum.evet, izliyoruz, ve gelecek vaad ediyor mu görüyoruz.

        kaynak : 22dakika

        The IT Crowd










        "Have you tried turning it off and on again?" (Tekrar açıp kapatmayı denediniz mi?) Bu cümle neye dalalettir sizce? Büyük şirketlerde çalışanlar, bilgisayarları bozulduğunda IT departmanını arayınca ilk olarak bu cümleyle karşılaşırlar. IT Crowd, bu cümle üzerine kurulu bir dizi desek yalan olmaz. İngiliz Channel 4 kanalının süper dizisi, Digiturk Show Plus'ta.İngiliz şirketi Reynhold Industries'in bodrum katı, "geek" tabir ettiğimiz iki matrak IT elemanına ayrılmıştır. Üst katlardaki aydınlık koridorlarda mutlu mutlu çalışan şık insanlar onların neye benzediğini bile bilmezler. Sadece bilgisayar arızası yaşadıklarında onları ararlar ki gerçekten de makineyi açıp kapamak ya da fişi takmak ile halledilebilecek sorunlardır bunlar. Roy ve Moss, kimsenin kendilerine ilişmediği darmadağın katlarında ayrı bir düzen kurmuşken, başlarına deparman yöneticisi olarak Jen adında tatlı ve komik bir hatun gelir. Jen (Katherine Parkinson), beklediğinden çok değişik bir manzara ile karşılaşmıştır ama pes etmez, örümcek ağlarını temizler, masasına telefon bağlar ve çalışmaya girişir.Ortada başka bir problem daha vardır: Jen, bilgisayarlar hakkında tek bir şey bile bilmiyordur. Roy (Chris O'Dowd) ve Moss (Richard Ayoade), teknolojik zamazingolarla örülü dünyalarına tepeden inen bu yöneticiye önce hayatı zehir de etseler, kısa sürede aralarında bir şekilde ilişki kurulur ve ortak bir dil yaratmayı başarırlar. Onlar IT'yi, Jen de insan ilişkilerini bildiği için birbirlerini bir anlamda tamamlarlar.Jen, departmanının adam yerine konması, Roy ve Moss ise rahatlarının bozulmaması için çalışırken ortaya süper komik sahneler çıkar. Bu azıcık sürreal, hafif absürd ama bir şekilde de gerçekçi dizi, gerçekten çok komik. Öyle ki, yakın zamansa Amerikan versiyonunun çekilmesi gündemde. Dileriz ortaya bir Coupling değil, The Office vakası çıkar.IT Crowd, tipik İngiliz dizisi olarak sezon başına 6 bölüm olarak yayınlandı, tadı damağımızda kaldı. Neyse ki 2. sezon da başlıyormuş. Kaçırmayın.

        kaynak : 22dakika

        Brothers And Sisters













        Abc'nin yeni dramasi bothers and sisters kadrosunu büyütüp güçlendirerek bomba gibi geliyor. amerikan aile hayatina güncel bir elestri niteligi tasiyan, içinde gizemli numaralar, aile üyeleriyle sürekli sohbet eden ölü babalar yada dakika dakika aksiyon olmayan bir dizi niye bomba gibi gelsin diye düsünülebilir. o zaman sizi dizinin oyunculariyla tanistirmak isterim:2 oscar ödüllü, forrest gump'ta ve mrs.doubtfire'da keyifle izledigimiz sally field, ally mcbeal dizisiyle 98'de altin küre alan Calista Flockhart, alias'in Arvin Sloane'i Ron Rifkin, Into the west'ten, lost highway'den hatta lord of the flies'tan Balthazar Getty, ve de six feet under'in biricik brenda'si Rachel Griffiths.

        kaynak : 22dakika

        The Office


        NBC’nin pek eşi benzeri olmayan (İngiliz orijinali hariç tabii) sit-com dizisi The Office, adı üstünde bir ofiste geçen günlük hayatı anlatıyor. 3. sezonu sürmekte olan dizide, ofis ortamı ile ilgili bir belgesel hazırlanıyor ve biz olaylara o kamera aracılığıyla bakıyoruz. Yeri geliyor, kahramanlarımızdan biri oturup kameraya özel olarak bir şeyler söylüyor. Ara sıra kameraya bakıp göz devirenler, başını sallayanlar oluyor. Bu hareketlerin çoğunun hedefi ise ofisimizin müdürü Michael (Steve Carell).Evet, Dunder Mifflin kağıtçılığın Scranton, Pennsylvania ofisinin müdürü Michael Scott, insana saç baş yolduran, her hareketiyle “neden ama neden” dedirten ve davranışlarıyla sadece kendisini değil bizi de utanç denizlerinde sürükleyen bir karakter. Michael, işini inanılmaz derecede iyi yaptığından, ofis çalışanları ile arasının çok iyi olduğundan gayet emin. Yerli yersiz şeyler yapmak onun uzmanlık alanı; ikide bir insanları toplantı salonunda toplayıp sözüm ona kişisel gelişim sağlayacağına inandığı kendi icadı seminerler veriyor mesela. Ona sorarsanız her konuda uzman; siyah kuşak sahibi olduğunu söyleyen Dwight’ı (ona da şimdi geliyoruz) dövebileceğini söylüyor, iddiaya giriyor ve tüm ofisi toplayıp bir karete salonuna götürüyor örneğin. Ofis müdürlerinin verimlilik raporu sunacağı toplantıya, arka fona U2 eklenmiş, çalışanlarını çektiği bir video ile gidiyor. Daha neler neler... Tam bir gereksiz işler müdürü Michael.
        kaynak : 22dakika

        Windfall


        Yaz dizilerine karşı olan önyargımı, son zamanlardaki weeds ve the 4400 gibi yaz ürünleri sayesinde yitirmeye başlamıştım ki, tam o sırada, windfall çıktı karşıma.öncelikle konumuz, bir grup hayatından mutsuz, sorunlu insanın, ortak bir loto alımı sonucu 358 milyon dolar kazanmaları üzerine. her birine 20 şer milyon düşen bu insanların, dizi boyunca, her fırsatta hayatlarının ne kadar kötü olduğunu vurgulamaya çalışmış yapımcı Laurie McCarthy. Çarpık ilişkiler, aile problemleri, kara geçmişler ve sorumluluk altında ezilen insan dolu bu dizi. Ve 20 şer milyon dolar kazanınca, tabiki de beklenen pembe hayat çıkmıyor karşılarına. Paranın kötü yüzü ile değişen davranışlar, hayatlarını nasıl etikleyecek acaba? ise yapımcının bize sordurtmak istediği, ve bizi yakalayacağını umduğu öğe.Ancak, dizi "ünlüaktörişyapar" dizilerinden öteye geçemiyor kanımca. 9 tane ana [toplam 20] karakterin 8 i çok aşina olmadığımız insanlar. Ama, aralarına bir de luke perry koyarsak, bu dizi kesin tutar diye düşünmüş olmalılar. böyle düşündülerse bile, ilk bölümdeki sönük performansı ve "nasıl olduysa" arka planda kalmış karakteri ile, bu diziyi luke perry bile kurtaramayacağa benziyor.
        kaynak : 22dakika

        Bones


        DiziMax polisiye dizilerin bir çığ gibi büyüdüğü zamanımızda kadrosuna Bones'ı (Kemikler) da dahil etti. Dizimiz gene ortada kalmış bir ceset ve bu cinayetin sırrını çözmeye çalışan ekibimizin hem kendi içlerinde hem de çevresindekilerle olan çekişmelerini ekrana taşıyor. Nasıl Numb3rs' da işi sayılardan çözüyor, CSI:Miami' de tozdan ipucu çıkarıyorsak bu sefer ilgi alanımız dizinin adından da anlaşılacağı üzere kemikler. Bulunan cesetlerin kemikleri, kemikleri üzerine yapışanlar, kemiklerin şekilleri kısacası kemikler hakkındaki her şeyden yola çıkarak azılı katillerimiz yakalanırken, masum kurbanlarımız mezarlarında rahat ediyor. Bizde iskelet sistemimiz hakkında ilginç detayları öğreniyoruz.Başrolde ise hepimizin tanıdığı isimler var. Kathy Reichs' in romanlarından esinlenen ve Boogeyman' den tanıdığımız Emily Erin Deschanel tarafından canlandırılan Dr. Temperance Brenna alanındaki en iyi antropologlardan biri. Çevresindeki erkeklerle hele de FBI' a bir nevi kiralanmakla iligili büyük sorunlar var. Bunun karşısında ise hayatını cinayet soruşturmalarına adamış bilimden ve bilim insanlarından bir o kadar uzakta duran; Angel ve Buffy the Vampire Slayer' dan tanığımız David Patrick Boreanaz tarafından canlandırılan Özel Ajan Seeley Booth var. Dizi şu anda FOX Network' te 2.sezonunda. 1.sezon DVD'si satışa sunulduğu gibi Max Allan Collins tarafından yazılan Bones:Buried Deep adlı bir kitapta raflarda yerini almış durumda.
        kaynak : 22dakika

        The Nine


        The Nine, 15 dakika sürmesi gereken bir banka soygununun 52 saatlik rehine krizine dönüşmesi sonucu içeride mahsur kalan 9 kişinin hikayesini anlatıyor.rehine krizleri sinema ve televizyonda çok fazla karşılaşılan bir konu olmasına rağmen dizi konuyu diğerlerinin bıraktığı yerden başlatarak fark yaratıyor. dizi bize içeridekileri değil, kurtarıldıktan sonra neler olduğunu anlatmaya başlıyor; rehinelerden biri ölmüş, biri salınmış, daha önceki hayatında korkağın teki olan bir adam "kahraman" olmuş. doktor sevgilisinin içeride yaptığı bir şey sonucu adama soğuk davranmaya başlayan bir kadın, bankadaki olayları hatırlamadığını iddia eden genç kız ve banka müdürü babası, kurtarılır kurtarılmaz ilk işi soyguncularla pazarlık yapan adamı yumruklamak olan bir polis, sorgu odasında vurulan rehinenin durumunu merak eden soyguncu.

        kaynak :22dakika

        Saved


        yaz sezonunun bir yeni dizisi daha - saved -başladı. bu yazı dizinin tanıtımı ve ilk iki bölümünün kısmi özetini içerir. dizi ambulansta çalışanlar başta olmak üzere sağlık görevlilerinin hayatından bahsediyor. ana karakterimiz wyatt cole (tom everett scott) ,pek ana rolerde yer almamış bugüne kadar ve kendisi bizim ozan güven 'in aynısı. mimikler , gülüş .. sanki ikizi. tabi dizi sadece bundan ibaret değil.wyatt cole başarılı bir babanın çocuğudur. tıp fakültesine girmek ondan istenen en önemli şeydir. o da yarım bırakıp (tipik baba-oğul çatışması) bir ambulansta sağlık görevlisi olur. bu kararları alırken genelde işi hep şansa bırakıp yazı-tura atmaktadır. bunu takiben bir kumar sorunu da vardır. fakülteden sevgilisi alice alden (elizabeth reaser) da onu terkeder ancak yolları good samaritan memorial hastanesinde kesişir. ama artık alice'in olgun doktor sevgilisi vardır ve nişanlanmak üzeredirler.wyatt'ın ekip arkadaşı john "sack" hallon (omari hardwick) da onun kadar dertlidir. daha önceki uyuşturucu sorunları yüzünden 8 yaşına gelmiş olan oğluyla ilgilenememiştir. 2. bölümde annesi mecburen onu bir günlüğüne ona bırakınca araları biraz düzeliyor ancak oğlunun aile problemlerinden kaynaklanan sorunlarını öğrenmek onu daha da üzüyor.dizideki diğer karakterler ise erkeksi, işini iyi yapan ve ciddi angela (tracy vilar) ve onun partneri, tam zıttı ve bir mormon olan harper (michael mcmillian). angela ona gıcık oluyor çünkü işe yeni başlamış.ilk bölümde biraz ekibi tanıyoruz. hem ambulans içinde, hem olay yerinde hem de vardıkları hastanedeki ilişkiler anlatılıyor. alice ve wyatt alice'in ilişkisine rağmen birlikte oluyorlar ve pek de pişmanlık duydukları söylenemez.olay yerine vardıklarında yerde yatan kişilerin gözlerinin önünden hayatları geçiyor. stop motion görüntülerde onların hayatlarını izliyoruz. sanırım bunu tüm sezon yapmaya devam edecekler. sürekli izlemek keyif verir mi bilmiyorum..bunun dışında diğer hastane dizileriyle (er, chicago hope benim takip ettiklerim) karşılaştırmak yanlış olabilir çünkü daha çok olay yerindeyiz. diğer hastane dramalarında olaya fazla karakter dahil oluyor bu dizide kafa pek karışmıyor diyebilirim. ama yine de dizinin daha az drama havasında olduğunu da söyleyebilirim. wyatt ve john hastalarla iyi iletişim kuran bir ikili olduğu için ölüm kokan sahneleri güzelleştiriyorlar.dizi fena değil. konu ilginç ve akıcı. yan karakterler bütünleyici bir rol oynuyorlar. kendi kulvarında başarılı bulduğumu söyleyebilirim.dizi 45 dakikalık (reklamlarla 1 saat), pazartesi 10'da yayınlanıyor. dizinin resmi sitesi de mevcut. sitede dizinın tıbbi danışmanının bir de blogu var. ama içinde kayda değer bir şeyler yok şimdilik.

        Brotherhood


        Showtime; en şahane jeneriklerden birisine sahip dizisi huff'ın ipini çektikten sonra, bu hafta yeni bir diziye başladı. Brotherhood. İzlemeden önce Sopranos ile Wire arasında bir yerlerde diye okudum hakkında, izledikten sonra Sopranos'a oldukça yakın durduklarını söyleyebilirim. İtalyanların yerini Rhode Island'ın İrlanda göçmeni Amerikalıları almış.tommy caffeeCaffee, ailesinin 2 evladından ufak olanı Tommy, "The Hill" adını verdikleri bölgenin temsilciler kurulu başkanıdır. Politikada oldukça başarılı olduğunu, ailesine -özellikle çocuklarına- çok düşkün olduğunu, politik manevralarla bir kaç kirli iş çevirdiğini lakin herkeslere sütten çıkmış ak kaşık gibi gözüktüğünü ilk bölümden anlıyoruz.mike caffeeDiğer kardeş ise, 7 senedir uzaklarda olan Mike, öyle ki ailesi onun öldüğüne karar verip, cenazesini bile düzenlemiş. Zamanında Hill'in belalılarından olduğu aşikar, Freddie adı verilen Irish mafyası kılıklı bir herifle acaip ters düşüyorlar, kesin bir hır gür çıkacak korkunç eğlenceli olacak. 7 sene aradan sonra, bir pazar günü çıkıp geliyor öyle, lakin aile bu sefer kendisine karşı azıcık tedbirli galiba...Bir de olayın yasal takipçileri var, Tommy ve Mike'i daha da ötesi sanıyorum ki bu Hill adı verilen bölgedeki yolsuzlukları yakınen takip eden birileri, federaller.Tommy Caffee'yi Jason Clarke canlandırıyor, bir insan evladı bu kadar mı irlandalı durur. Farscape'de Jenek olması ve 2002 yılının ses getiren filmlerinden Rabbit Proof Fence'deki rolü dışında, filmografisinde dikkat çekici bişiler yok pek.Mike Caffee'yi ise, pek soğuk bakışlı aktör Jason Isaacs canlandırıyor ki kendisini, Harry Potter filmlerindeki Lucius Malfoy olarak hatırlamanız olası. Lakin filmografisine bakınca, "aa burda da rol almış, pis herif" diyorsunuz ki haklısınız çoğunlukla kötü adam rollerinde oynamış birisi kendisi.son olarak, sopranos ve shield seven birisi olarak, brotherhood'u takip listeme aldım.
        kaynak : 22dakika

        Law and Order


        NBC kanalının iddialı polisiye yapımlarından biri de Law and Order serisinden Special Victim Unit. Amerika’da dizinin 8. sezon bölümleri yayımlanmaya devam ediyor. Ülkemizde dizimax tarafından yayımlanan dizi her Cuma saat 22:00’de 7. sezon bölümleri ile ekranlarımıza konuk oluyor. Law and order Special Victim Unit’in yapımcısı Emmy ödüllü Dick Wolf.Dizide, New York Polis teşkilatında cinsel suçları araştırmak için bu konuda uzman dedektiflerden oluşan özel bir birimin birbirinden ilginç ve insanı çoğu zaman dehşet içinde bırakan maceraları başarıyla ekrana taşınıyor.Ekibin üyelerden Dedektif Eliot Stabler(Christopher Meloni) ekibin kıdemlisi ve zor bir çocukluk geçirmiş olan ortağı dedektif Olivia Benson (Mariska Hargitay) ile birlikte çalışıyor. Dedektif Benson, belki de biraz kendi geçmişinden dolayı onları daha iyi anlaması sayesinde özellikle çocuk kurbanlarla iletişim kurmak konusunda çok başarılı. Özel yaşamlarında da çok iyi arkadaş olmayı başaran ikili pek çok zor olayın altından başarı ile kalkıyor. Suçluların peşinde koşarken yaşadıkları tehlikeleri birlikte atlatırken özel yaşamlarında da birbirlerine destek oluyorlar.Ekibin başı Donald Cragen (Dann Florek), suçları çözmek ve suçluları adalete teslim edebilmek için sınırları zorlayarak hatta zaman zaman üstleri ile çatışmayı da göze alarak çalışıyor ve ekibine yol gösteriyor.Detektif John Munch (Richard Bezler) Baltimore cinayet masasından birime transfer olmuş. Cinayet masasında edindiği tecrübeleri ekibe farklı bir bakış açışı kazandırıyor. Sert görünüşüne rağmen oda birimin görevini oluşturan suç vakalarından beklenenden daha fazla etkileniyor. Ortağı Odafin "Fin" Tutuola (Ice-T) ise, narkotikten transfer edilmiş. New York sokaklarını ve kirli ilişkilerini iyi tanıması ve bağlantıları ona yeni görevinde çok yardımcı oluyor.Savcı yardımcısı Casey Novak (Diane Neal) bir yandan ekip tarafından yakalanan suçluların yargılanmasını üstlenirken diğer yandan ekibin hukuki desteğini sağlıyor. Psikiyatrist George Huang (B.D. Wong) da kurbanlarla ve faillerle iletişim kurma yolları ve suçlu profili çizmek gibi konularda ekibe destek veriyor.Bu özel birimde görevli dedektiflerinin, çözmek zorunda oldukları olaylar nedeniyle hayli zorlu bir iş yaşamları var. Cinsel suç kurbanları ve suç tarzının özelliği de düşünüldüğünde de sadece iş yaşamları değil özel yaşamları da çok zorlu geçiyor. Her ne kadar özel yaşamlarını iş yaşamlarından ayrı tutmaya çabalasalar da çoğu olayda bunu başarmaları gerçekten çok ama çok zor. Dizinin en başarılı özelliklerinden biri bence ekip üyelerinin bu ikilemlerini, psikolojik gerilimlerini başarı ile aktarabilmesi.Law And Order: Special Victim Unit, polisiye sevenler için konusunun özelliği, işleniş tarzı ve oyuncularının başarılı performansı sayesinde çok başarılı ve keyifle izlenebilecek bir dizi.
        kaynak : 22dakika

        Lucky Louie


        Hbo’nun ilk çok kameralı sitcom denemesi Lucky Louie 11 Haziranda başladı. everybody Loves raymond’un karanlık versiyonu diye tarif edilebilecek dizinin yazarı ve başrol oyuncusu emmy ödüllü stand-up yıldızı Louis c.k. dizide tek çocuklu orta halli bir amerikan ailesinin ev içi ve arkadaşlık ilişkilerini izliyoruz. pilot bölüm hemencecik klişe bir espriyle başlıyor. evin küçük kızı lucy (kelly gould) olanca şirinliğiyle babasına güneşin nerede olduğunu soruyor. “niye” soruları cevapların ardından peş peşe geliyor. kız o kadar şirin ki diğer tüm sahnelerinde tebessümle izledim.ev için en az parayı kazanan şanssız louie orta halli ailesini nasıl geçindireceğini dert edip dururken hemşire karısı kim’in (pamela s. adlon) yeni çocuk isteği aralarındaki en büyük problem haline geliyor bölümde. karı-kocanın seks alışkanlıkları diğer aile dizilerinde rastlayabileceğimizden biraz daha arsız ve açık sözlü. dizinin bu yanının dışında pek bir farklılığı yok. mesela Lucy’nin doğumgününde zenci komşulardan gelen zenci barbie hüsranı ardından louie’nin komşuları Walter (jerry minor) ile arası açılıyor. o da siyahi bir komşuya sahip olmak ve kızının onları ’buzdolabı’ değil insan olarak görmesini sağlamak için komşuluk ilişkilerini düzeltmek istiyor. ama gittikçe daha da batıyor. pilot bölümün devamında louie’n çalıştığı dükkandan arkadaşı mike (mike hagerty) ve ailesi, serseri kayınbiraderi jerry (rick shapiro) ve uyuşturucu satıcısı arkadaşı rich (jim norton) ile ilişkileri geliyor.dizi hoş bir jenerik müziği ve güzel bir animasyonla açılıyor. hbo Lucky louie’yi taze, yeni ve yetişkin bir komedi olarak övse de da dizi bence ortalamayı ancak geçer. oyuncu yazar Louis c.k. ‘nın referansları the chris rock show ve the late show with david letterman. yapımcıların geçmişinde ise everybody loves raymond ve everybody loves chris’i görmekteyiz. diziyi ortalama beklentiyle izlemeye başladığım için yarım saatim sakin geçti. merak edenlerini şöyle dizinin resmi sitesindeki videolara ya da tercihe göre youtube'a yönlendirebilirim. evet yaz sezonu yeni dizi takibimiz sürüyor. bölümler yayınlandıkça tanıtımlar artacak.
        kaynak : 22dakika

        The Black Donnellys


        Nbc reytinglerde yüzünü pek güldürmeyen Studio 60 on the Sunset Strip’in yerine The Black Donnellys isimli aile ve suç dramasını getirmişti haftalar önce. Tanıtımını yazmaya ise ancak sıra geldi. Million dollar baby ve casino royal gibi filmlerin senaryo yazarı paul haggis tarafından yaratılan dizinin pilotu da yine haggis tarafından yönetildi. Dizide birbirinden farklı jimmy (tom guiry), tommy (jonathan tucker), kevin (billy lush) ve sean (michael stahl-david) isimli dört irlanda asıllı kardeş ve tesadüfen edindikleri ‘bölge’lerini korumaları ve aile ilişkileri anlatılıyor.Pilot bölümde hapse yeni düşmüş olan “joey ice cream” (keith nobbs) polise donnelly kardeşleri ile olan ilişkilerini anlatmaya başlıyor. Polislerin ısrarla cesetleri sormaları üzerine de bir hikaye anlatıyor. Bu hikayede Tommy sorumluluk sahibi, üniversiteye giden, ailenin bulaştığı belaları temizleyen kardeş. Sean bebek dedikleri en genç be en yakışlıklıları. Kevin’in kumar sorunu var ve jimmy bir kazada sakat kalmış ve belki bu yüzden içlerinden en sorunlu olanları. Bir de jenny (olivia wilde) isimli hep kardeşlerle birlikte takılan bir kız var. O, dolandırıcılık yüzünden ortadan kaybolan bir öğretmenle evli, ama dizi boyunca tommy ile aralarındaki elektriği görmemek mümkün değil.Kevin’in kumarda para kaybetmesi ile ailenin başından geçecek olaylar zinciri başlıyor. Önce jimmy paranın yerine geçmesi için gömlek dolu bir kamyonet çalıyor. Polis bu olayın üzerindeyken, tommy onları durumdan vazgeçiremiyor ve olaya dahil oluyor. Ancak gömleklerinde çalıntı kamyondan çalınması ile olaylar iyice karışıyor. Bu arada zaten sinirli olan jimmy’nin karşısına o gömlekleri giymiş insanların çıkması pek eğlenceliydi. Gömleklerden iş çıkmayınca kevin, jimmy ve sean biraz daha süre istemek için gittikleri tefeciyi kaçırıveriyorlar. Oysa tefecinin amcası olan italyan patron sal minetta yaşadıkları bölgenin koruyucusu. Rehine krizi aşılmaya çalışırken olaylar sal minetta ve adamlarının donnelly kardeşler tarafından öldürülmesi ile sonlanır. Pilot boyunca anlatılan bu hikaye aslında kardeşlerin nasıl olup da bir bölgenin sahibi olduklarının hikayesi.
        kaynak : 22dakika

        30 Rock


        Son iki lost bölümünde yazmaya değer cidden hiç bir easter egg bulamadığım için bu dizinin tanıtımını yapmaya karar verdim.. dizimiz 30 Rock * *... dizinin yaratıcısı tina fey, ve söylemeliyim ki scrubs, seinfeld, married with children, frasier ve türlü türlü sitcom görmüş biri olarak diyebilirim ki mwc ve frasier'dan sonra beni en çok güldüren dizi budur.. arrested development ve saturday night live sevenlerin özellikle kaçırmaması gerektiğini düşünüyorum.. gelelim dizinin konusuna;30 rock, 30 rockefeller demek.. yani nbc'nin stüdyolarının olduğu binasının adresi.. dizi, jack donaghy'nin (alec baldwin) patron olduğu bu binada, the girlie show'un kamera arkasına gidiyor.. showun yapımcısı liz lemon, (tina fey) dizinin yazarları, oyuncuları vs. hepsi konunun içinde..dizinin beni cezbeden yanı şu oldu; diğer sitcomlar gibi yaparak belirli bir konuyu takip etmiyor, her bölümünde farklı bir şeyi işliyor, ancak tek amacı sizi güldürmek değil.. arrested development gibi, esprileri biraz da kendinizin çözmesini, durum komedisinden çok sözlerle komedi yapmayı amaçlıyor.. the girlie show olarak başlayan show'un tracy jordan'ın (tracy morgan) gelmesiyle nasıl değişime uğradığı, dizideki her karakterin garip özelliklerinin olduğu ve aslında lemon'ın bunların arasında en normali olduğu, alec baldwin'in olağanüstü oyunculuğu sayesinde ne kadar garip ama aslında ne kadar doğru bir patron olduğunu ve daha bir çok şeyi anlatmaya çalışıyor dizi.. ve bunu yaparken, hala orijinal komedi yapabiliyor..
        kaynak : 22dakika

        Numb3rs



        Numbers dizisi polisiye diziler furyasının bir başka halkası olarak karşımıza çıkıyor. Dizi Amarika’da CBS televizyonunda Cuma akşamları 22:00 de yayımlanırken, bizde dizimax kanalında 2. sezon bölümleri pazartesileri yine saat 22:00 de yayımlanıyor Başrollerinde Rob Morrow ve David Krumholtz yer aldığı dizide, FBI ajanı Don Eppes’in(Rob Morrow) matematik profesörü kardeşi Charlie(David Krumholtz), Los Angeles'ta işlenen ilginç davanın çözümünde abisine ve FBI’a yardımcı olur. Bu beklenmedik ve farklı yardımın çok işe yaraması üzerinde genç matematikçi FBI tarafından işe alınır ve Los Angeles’ta gerçekleşen birbirinden ilginç ve çeşitli olayda danışman olarak yardımcı olmaya başlar. Matematik profesörü ve en önemlisi dahisi olan Charlie, en şaşırtıcı suç davalarının çözümünde matematik formüllerini ve denklemleri kullanarak, suçların çözümünde ekibe değişik ve çok yararlı bilgiler sağlamaktadır. Charlie başta, suç dünyasına girmekte ve olayların akışına uymakta zorlansa duygusal sorunlar yaşada sonuçta ekibin ayrılmaz bir parçası hatta bel kemiği olmayı başarır.Dizi bu aralar sıkça rastladığımız polisiyelerden biri gibi görünmekte ise de; izledikçe farklı bir yapısı olduğunu gösteriyor. Matematik formüllerini kullanan dahimiz Charlie’nin bunu yaparken matematikten çok da anlamayan FBI ajanlarına ve biz izleyicilere bunu basit örneklerle açıklaması çok ilginç ve keyifli. Matematiği korkulan bir şey olmaktan çıkarıp hayatın içine her alanına yerleştiriyor ki bu da bence diziyi sevimli ve farklı kılan kısmı. Onun dışında kalan öğeleri polisiye diziler anlamında aslında pek de bir yenilik taşımıyor.


        kaynak : 22dakika

        The Tudors




        Nisan ayında paralı kanallardan Showtime da 38 milyon dolarlık bütçesiyle dikkat çeken yeni bir dönem dizisi başladı: The Tudors İngiltere tahtının en güçlü krallarında 8. Henry 'nin gerçek hayat hikayesinden yola çıkarak görkemli dekorlar ve kostümler eşliğinde İngiltere tarihine göz atmamızı sağlayan dizi oldukça sağlam ve güçlü kadrosuyla dikkat çekiyor.Geçtiğimiz yıllarda mini-dizi Elvis ile Altın Küre kazanan Jonathan Rhys Meyers, 8. Henry'i,başarılı Avustralyalı aktör Sam Neill hırslı kardinal Wolsey 'i, pek çok filmde görüğümüz Jeremy Northam Sir Thomas More'u,Casanova'dan hatırlayacağınız Natalie Dormer kralın büyük aşkı Anne Boleyn'i,The Commitments'in güzel sesli kızı Mary Doyle Kennedy kralın ilk eşi Catherine of Aragorn'u ve güzel yıldız Gabrielle Anwar ise kralın kızkardeşi Prenses Margareth'i canlandırıyor.Henry'nin 30 'lu yaşlarında başlayan dizide Fransa ve İspanya ile yapılan ittifaklar ve savaşlar,Henry'nin babası 7. Henry'nin ölmeden önce yaptığı bir düzenleme sonucu ağabeysinin eşi Catherine ile yaptığı zorunlu evlilik ve bu evliliği bitirebilmek için İngiltere'nin Roma Katolik Kilisesinden ayrılmasını sağlayarak temellerini kendisinin oluşturduğu Anglikanizmin doğuşu,büyük aşkı Anne Boleyn ile tanışması,bir erkek evlata sahip olma arzusu,saray erkanı,entrikalar oldukça başarılı bir şekilde aktarılıyor.


        kaynak:22dakika

        Diziler Blog



        Diziler Hakkında Herşeyi Bulabileceğiniz Blogumuz Yayında...